Tecrit | Oğuzhan YALÇIN
Oğuzhan YALÇIN'ın en güzel yazıları Tecrit Edebiyat'ta.
deneme,en güzel denemeler,oğuzhan yalçın,edebiyat,tecrit edebiyat
10737
post-template-default,single,single-post,postid-10737,single-format-standard,edgt-core-1.2,ajax_fade,page_not_loaded,,hudson-ver-3.1, vertical_menu_with_scroll,smooth_scroll,blog_installed,wpb-js-composer js-comp-ver-6.0.5,vc_responsive

SERMAYEM YOK DERDİMDEN BAŞKA

Elbette dert, kendisine derman bulunması gereken bir şeydir ama, derdin varlığından da bir değer yaratmak gerekir. Eğer insan bir dert sahibi iken yalnızca kendisiyle kalıyor ve bu derdini kendince aşmak istiyorsa, bu noktada söz konusu derdin büyümesi muhtemeldir. Fakat insanın kendine derdinden muzdarip başka insanlarla da bir araya gelmesi, kendisini dermana götürecek anahtarlardan biri olabilir. Yani insan hem kendi derdini, hem de kendi derdinden muzdarip olanları sevmelidir.

İnsan derdi ile yoğrulur ve nihayetinde olması gereken insana dönüşür. İnsanı büyüten ve olgunlaştıran, bu hayatta sahip olduğu dertler ve bu dertlerin insana kattıklarıdır. Hayatı boyunca herhangi bir derde sahip olmamış bir kimsenin, olgunlaşması ve kendini bulması bir hayli zor olacaktır. Çünkü dert her ne kadar insanı yoran ve üzen bir şey olsa da, aynı zamanda pek çok melekeler de katan bir şeydir. Bu yüzden her kim ki bir dert ehline dönüşmüş ise, işte o aynı zamanda bilgelik yolunda büyük adımlar atmış demektir.

Ayrıca tasavvuf anlayışında derdi verene aşık olmak da çok yaygın bir düşüncedir. Yani eğer derdi veren Allah ise, hem derdi vereni, hem de verdiği derdi sevmek gerekir. Aynı zamanda yine tasavvuf anlayışında Allah’ın sevdiği kullarına dert verdiği şeklinde bir inanış vardır. İşte bu inanıştan hareketle, yukarıda söylemiş olduklarımız bir anlam kazanır. Yani nasıl ki hayatı boyunca dert yaşamamış bir kimse olgunlaşamayacak ve kendini geliştiremeyecek ise, işte bu yüzden Allah sevdiği kullarına kendilerini geliştirmeleri ve bilgeliğe erişmeleri için dertler verir. Bu yüzden insanın dertlerini sevmesi ve dertlerini bu kendisini bilgeliğe götürecek bir sermaye olarak görmesi gerekir.

İnsanın dertten ve tasadan uzak durmak istemesi anlaşılır bir durumdur. Fakat bir dert sahibi olunduğunda da, bu derdin kucaklanması ve sahiplenilmesi gerekir. Çünkü aynı zamanda dertler, insanın iç dünyasının güzelleşmesi anlamına gelir. Hatta öyle ki divan edebiyatı ehilleri, derdin başa gelen bir felaket değil, kazanılan bir şey olduğunu söylemişlerdir. Yani aslında dert, Allah tarafından inananlara verilmiş olan bir ödüldür.

 

Hayatları boyunca insanların başına pek çok felaketler gelebilir. Bazı insanlar bu dertlere isyan ederek inançları da dahil olmak üzere her şeye isyan edebilirler. Oysa yapılması gereken isyan etmek değildir. Çünkü derdi veren, aynı zamanda bir gün dermanı da verecektir. Bu yüzden isyan etmek değil, hem derde, hem de derdi verene iman etmek gerekir. Çünkü insan, ancak o zaman sahip olduğu dertlerden dersler çıkarıp yolunda rahatça yürüyebilir. İşte tam olarak bu yüzden sahip olunan dertlere bir ceza olarak değil, bir ödül olarak bakmakta fayda bulunur. Siz siz olun, derdinizle mutlu olun!

0 Yorum
Paylaş
Etiketler:
Yorum Yok

Yorum Yaz