“O”
heyhat dedim,
üstümüzde yuvarlanan bu sis senin
keder senin
bildim de yağmurlar kuşandım içimizdeki toprağa
burası dedim sözün zamana
incindiği yer
burası oğullarıyla gömülen çağ
bildim de kışlar kuşandım suretime
ardından iki ev arasına sığdırdığım suretimle
üç defa eğildim kuyulara
üç defa insan diye diye toprağa yüz sürdüm
insan
in
sa
n
anladım bu çağın çatısı kırık
hiçbir divandan çıkılmaz karlı bir dağa
hiçbir nesirde geçilmez sözü incinmiş baharlardan
bildim de nedim’i çağırdım gül kokan sulara
işte bu mevsim içine akan zaman
işte burası camı kırılan o kış
içine dökülmüş kaç mevsim
adını fısıldadım sulara
bildim bu ten bu çağa sökük
bu kar bu dağa yük.
işte burası içi donan o kış
kim unutabilir dili yara almış bu çağı
adımın yazıldığı taşlardan özür diliyorum
toprağa değen sesimle unuttum ben bu rüyayı
unuttum yastığıma yağan kar’ı