Tecrit | Neslihan ONHAN şiiri Tecrit Edebiyat'ta.
Neslihan ONHAN Tecrit Dönemi şairlerindendir. Tecrit Dönemi Şiiri.
Şiir,Türk Şiiri,Edebiyat,Türk Edebiyatı,Aşk Şiirleri,En güzel şiirler
10988
post-template-default,single,single-post,postid-10988,single-format-standard,edgt-core-1.2,ajax_fade,page_not_loaded,,hudson-ver-3.1, vertical_menu_with_scroll,smooth_scroll,blog_installed,wpb-js-composer js-comp-ver-6.0.5,vc_responsive

KARA KUTU, UÇAKTA BULUNMAZ

İçimi temizlerim belki umuduyla çıktım yataktan.
Evde var olan televizyonla kesişiyorum, evimde neden televizyon olduğunu bile bilmiyorum.
Ev benim ama televizyonu ben almadım.
Bunu düşünürken kulağıma “Anlatmam gereken zamanlarda daha çok dinledim” cümlesini fısıldıyor.
Kısmi felçli kararlarımdan vazgeçmem lazım…
Ama geçen sabah çığlık atarak uyandım.
Kâbuslarında sesi çıkmayan ben, bağırarak uyandım! Bir şeyler değişmiş olmalı..
“An’lardan oluşan Zaman Kayması’nın içinde seyahat halindeyken neyin değiştiğini, nasıl bulabilirim?”
Her rüya bir sanat eseridir”
Bazı geceler, hatta sabah sabah kafamın içinde çok sesli bir müzik çalıyor.
Dün yaptığım kahvaltıdan sonra uzatmalı flörtüm kahveye, tripliyim.
Misket, ayakucumda yaşlı kadınlar gibi mırıldanıyor.
Kış gelmiş, hafif kırgınız, durum komedileriyle eğleniyoruz.
Sakın gelme!
Sonra tekrar fısıldıyor; “Gerçek olmayı bekleyen bir masaldır hayatım…
Güneşten önce uyanmanın ‘hala’ pek hoş olmadığına inanıyorum.
Bu kalabalığın içinde, ekstra kahve galonu şart diye düşünmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Ama daha dün 2023’e girdik ve ben çocukluğumdaki gibi 10’dan geriye saymadığımız için, biraz kırgınım.
2016’dan beri 26° – 45° /36° – 42° ülkesinin güneş ışığına karşı açtığı savaşa anlam veremiyorum.
Muharebenin adı “Kalıcı Yaz Saati” üstelik.

İçten içe insanlık suçu olduğuna inandığım, anlamsız bir direniş…
Hava kapalı, İstanbul yağmurlu, kulaklarımda 2005’e ait melankolik bir şarkı vızıldıyor.

“Bu içimin hep hüzünlü olduğu anlamına mı geliyor?”
Belki de sadece anmak istemişimdir. “Hayır, efendim, sanatsal bakış açınız köşeyi döndüğünüz an sokakta oturanın darbukasıyla eşleşiyor.”
Saat 05.45’i gösterdiğinde bir uyuyanlar var, bir de uyananlar…
“Ben mi kendimi çok yalnızlaştırdım?”
Geçen yılın özeti sorulsa göstereceğim bir fotoğraf var.
Güneşi arkasına almış, ama ters ışık kurbanı bir potre..
Kimliği askıda kalmış bir yüz, uzaktan şarkısı duyuluyor.
Absolemin’in Alice’e sorduğu soru çınlıyor şimdi de; “Kimsin sen?”
Sevildiğinde çiçek açan bir kaktüsüm ben, sadece dikenleri görünen…
Zaten doğduğumda da Ay, Son Dördündeydi. Oysa herkes Dolunay’a âşık. Kim anka gibi yanmak üzere nefes almaya başlar ki? Sanırım Ay’ın karanlık yüzündeki Kadın. Bilmiyor musun? Ay’ın karanlık yüzünde bir Kadın yaşarmış, Güneş Kadın’ı kovalar, Kadın Güneş’ten kaçarmış.
Neden mi? Bronzlaşmayı sevmezmiş sadece.
Yine fısıldıyor, umarım delirmedim; “Hayatımın hangi rengindeyim? Belki de bir kelebek gibi rengarengim.”
Aşırı doz düşünme batağındayım.
Yardımcı olacağını iddia eden gölgeler geçti hayatımdan. İnanmamı istediler,  inanmadım.
Bunların hepsini düşünmem, sadece sıcak suyun kaynama derecesini bulması kadar bir sürede mi oldu?
“Sakin ol kahveni demle, hepsi geçecek.”
Ama daha yüzümü bile yıkamadım!
Sol gözüme yapışan bir şey var, günlerdir rahatsız ediyor.
Çorap giymek, toka takmak rahatsız ediyor.
Peki, daha yüzümü bile yıkamadan kahve demlemeye mutfağa gidişim?
Suyun kaynama derecesi 100°C ve suyun hacmine göre süre değişir.
Tek kişilik bir kahve hazırladığımı göz önüne aldığımızda; 3 dakika içinde bu dehlize nasıl düştüm ben?
Yataktan içimi temizlerim belki diye kalkmadım mı?
“Kendimizi biliyor, kendimizi tahmin edildiğimiz kadar yaşatıyoruz.”
Yüzümü yıkadım, kahvemi aldım, kütüphaneme doğru döndürdüm koltuğumu.
Kafamın içinde çalan müziği açtım, derin bir nefes aldım.
Bugün ne okusam da, kendi kara kutumdan kaçsam diye bir kitap seçmeye çalışıyorum.
Hayır. Bugün KAÇIŞLI BİR GÜN olmayacak.
Şimdi derin bir nefes al ve zihninde kaybolmaya devam et, zifiri karanlığın rengi değişene kadar yürümeye devam et.
Düşünmene izin ver, yaraların çabucak iyileşecek.
Sakın gelme mi demiştim? Gel gel, şimdi çakralarımı açmaya başlıyorum.
 

 

Her ilham dolu düşüncesi için SamaBada’ya teşekkür ve minnetle”

0 Yorum
Paylaş
Yorum Yok

Yorum Yaz