Tecrit | Lamia Ada
Lamia Ada'nın öyküleri Tecrit Edebiyat'ta
Şiir,öykü,edebiyat,türk edebiyatı,tecrit edebiyat,lamia ada
10549
post-template-default,single,single-post,postid-10549,single-format-standard,edgt-core-1.2,ajax_fade,page_not_loaded,,hudson-ver-3.1, vertical_menu_with_scroll,smooth_scroll,blog_installed,wpb-js-composer js-comp-ver-6.0.5,vc_responsive

GÜNEŞLENEN MARTI VE BULUT

Neyin var dedim?
Önce sert sonra donuk donuk öylece baktı.
Sustum, sustuk…
Dayanamadım, baktım yüzüne çarpan dalgalara aldırış etmiyor. Var senin de bir derdin benim gibi deyiverdim. Şöyle bir döndü göz ucuyla süzdü farkettim, geri çevirdi kafasını. Baktım sağdan soldan gelen arkadaşları buna sataşıyor, hele şu üstü başı biraz düzgün olan hafiften yakışıklı olan biraz da gençcesi caka satar gibi yanaştı, küstahça bir bakış attı, omuz atacak dedim, kendince birşeyler geveledi ağzıyla bizimkine (bu arada iki dakikalık muhabbet ile kanım kaynayıverdi ona, bizimki oluverdi birden) Yarım adım atar gibi yaptı, kımıldamadı yerinden, gözler yine ileride yarı sert yarı dalgın bakıyor ufukta sallanan güneşe, bir de bir rüzgar mübarek saçlarımız dolaşıyor birbine. Serin serin denizin dalgası da vurunca yüzüme hepten neşem geliyor, başlıyoruz muhabbete. Muhabbet dediysek canım sohbet yine benden yana. Bir ben anlatıyorum, bir daha ben… Önceden kibarlık olsun diye az çevirir bakardı göz ucuyla, şimdi onu da yapmaz oldu. Gözümle görmesem boş havaya konuşacağımı düşüneceğim, bereket cismen karşımda duruyor da gelen geçen bu kız da delilerden diyemiyor. Hoş alınmadım değil bu duruma. Eskiden, kimle konuşuyorsun diyenlere bilgisayar ekranımla diyince dostlar biraz yadırgadılar ya, sonra sonra sormaktan sıkılmış olacaklar ki ilişmemeye başladılar. Ee benim de canıma minnet, ilişmeyin tâbi, konuşayım canımın istediği ile.

 

Ben kendimce konuşup durayım, arkadaş pek mağrur, az da kibirli. Ben konuşurken yanına gelip sataşan arkadaşı çok oldu. Bu ne mağrur duruş arkadaş, hayır üstü başı ıslandı hırçın dalgalardan, mübarek dalgalar gün batımında hışımla vuruyor kıyıya, ben ıslanmayayım diye geçmişim onun arkasına beş adım gerisinde duruyorum ki aman bozulmasın forsumuz, bu arkadaş pejmürde, saçı başı dağılmış, hayat mı yıpratmış, dün geceden mi kalmış, üstünde bi ağırlık, ee tip desen yakışıklı da sayılmaz, üstü başı kir içinde belki de ondan böyle görürüm. Ona rağmen kimseye eyvallahı yok, hadi beni geçtim denize kendini ıslatan dalgaya, bedeni ısıtan güneşe de eyvallahı yok.

 

Ben onu süze süze konuşurken baktım benden rahatsız olmuyor, ee hiç istifini de bozmuyor, benim de üstünüze afiyet çenemin açılacağı tutmuş susmuyorum. Bir saat konuşuyoruz, tâbi kendi çapımızda.

Ben anladım ki o susarak konuşuyor.
Birden içim kaynadı bu arkadaşa çirkin mirkin saçı başı dağınık ondan az bakım yapılsa!! Yok yok ne farkı var diğerlerinden çok güzel bu. Baksana kaşa göze.. Sevdim seni arkadaşım diyorum, şimdi anladım kader seni çıkardı karşıma, göreyim diye dikti önüme. Benim bir dosta ihtiyacım vardı anlatacak, beni sorgusuz sualsiz dinleyecek… Gözlerim doldu, yok yok içim coşkuyla doldu, aşka geldim, gel sohbete akşam da devam edelim diye eve buyur edeceğim nerdeyse o boyutta.
O coşkuyla bir nefes verdim rüzgara karşı denize doğru, benim için geldin benim için diyeceğim. İnsanoğlu işte havayı derin alalım diye güneşe doğru çevirince başımızı, soluğu verip çevirdik dosta doğru kafamızı, benim için sözcüğünün kaç harfi çıktı ağzımdan bilmem, bizimkinin iki adım atmaya hali yok dediydim ya yok hemşerim yalan denizin üstünde sekiyor mübarek. Bir gidişi var kanatları sanırsın uçak. Bak boyu da uzuncaymış, iyi mi?
Uçmayınca anlaşılmıyor ki bu kuşların boyları.
Martıda insanoğluna benzermiş o an anladım. Sevip de bağrımıza basalım deyince, havalanı veriyor hem de ne havalanma, insan bu sefer de arkasından hayran hayran bakakalıyor…

0 Yorum
Paylaş
Etiketler:
Yorum Yok

Yorum Yaz